Almanya’da yeni bir göç krizi endişesi artıyor: “Yükü kaldıramayacak noktaya geldik”
12 mins read

Almanya’da yeni bir göç krizi endişesi artıyor: “Yükü kaldıramayacak noktaya geldik”

Değer Akal
Almanya

2015’teki gibi çok sayıda mültecinin ülkeye giriş yapmasını içeren yeni bir göç krizi endişesi, Almanya’da siyasetin gündemine damgasını vurmuş durumda.

Düzensiz göçe ve göçmen kaçakçılığına karşı önlemlerin sertleştirilmesi, Almanya’yı sığınmacılar için cazip hale getiren sosyal yardımların sınırlandırılması, ülkede kalmalarına izin verilecek sığınmacılara bir üst sınır getirilmesi, sınır kontrollerinin başlatılması, hatta sınırların kapatılması için çağrılar yapılıyor.

Eyaletlerde yerel yönetimler, belediyeler aslında uzun bir süredir sığınmacıları kabul etme kapasitelerinin aşıldığından şikayetçi ve artık yükü kaldıramayacak noktaya geldiklerini söylüyorlar.

Ancak son dönemde özellikle Polonya ve İtalya’da, Almanya’ya düzensiz göçmen akışının daha da artabileceği endişesine yol açan gelişmelerin yaşanması, Alman siyasetindeki tansiyonu artırıyor.

Scholz’a göç politikalarında ‘acil değişim’ çağrısı

Ana muhalefet, Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan Olaf Scholz’un sığınmacı politikasında acilen değişime gitmesini istiyor.

2015 yılında başlayan Suriyeli mülteci krizi sırasında, dönemin Hristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) başbakanı Angela Merkel, “Biz bunu başarırız” diyerek, tüm itirazlara rağmen, açık kapı politikasını kararlılıkla sürdürmüştü.

Şimdi ise Merkel’in ana muhalefette olan partisi CDU, ortağı Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ile birlikte, Almanya’ya düzensiz göçün durdurulmasını, bunun için de sığınmacılar politikasında “yeni bir milat” olacağını savundukları katı politikalar benimsenmesini talep ediyorlar.


Ana muhalefet, Başbakan Scholz’un sığınmacı politikasında acilen değişime gitmesini istiyor.

CDU’nun çıkışı: ‘Biz bunu artık başaramayacağız’

CDU/CSU bu taleplerini, Federal Meclis’e sundukları “Göç Politikalarında Almanya Paktı” önergesiyle taşıdı.

Önergede bir dizi talep yer alıyor. Almanya’nın Polonya, Çek Cumhuriyeti ve İsviçre ile sınırlarında düzenli sınır kontrollerinin başlatılması ve diğer AB üyesi ülkelerde iltica başvurusunda bulunmuş ya da bu başvuruları reddedilmiş olanların Almanya’ya girmelerine izin verilmemesi, önergede yer verilen talepler arasında yer alıyor.

Ayrıca sığınmacılara sağlanan maddi imkanların sınırlandırılması öneriliyor. Bu yolla göçmenlerde Almanya’nın daha cazip olduğu algısının bertaraf edilebileceği belirtiliyor.

Öneriler hakkında açıklama yapan CDU’lu Jens Spahn, demokratik partiler olarak acilen bu konularda ortak karar almak istediklerini, ancak bu şekilde sol ve sağdaki popülistler ile radikallerin göç konusunu istismar etmelerini engelleyebileceklerini savundu.

Alman televizyon kanalı ZDF’e konuşan Spahn, gelinen noktada Almanya’nın artık daha fazla sığınmacıya ev sahipliği yapamayacağını, Merkel’in slogan haline gelen “Biz bunu başarırız” sözlerine dolaylı atıfla aktardı, “Biz artık bunu başaramayacağız” dedi.

Bakan Faeser: ‘Göçü kontrol ediyoruz’

Hükümet, muhalefetin göçün iyi yönetilemediği eleştirilerini kabul etmiyor. Cuma sabahı, CDU/CSU’nun önergesinin ele alındığı meclis genel kurul toplantısında hararetli tartışmalar yaşandı.

Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, izledikleri politikaların göçü daha da şiddetlendirdiği yönündeki suçlamaları kabul etmediğini söylerken, düzensiz göçün önlenmesi için uyguladıkları önlemlerin sonuç verdiğini savundu.

“Göçü kontrol ediyoruz ve düzenliyoruz” diyen Faeser, Avrupa Birliği’nde (AB) iltica reformu için yürütülen görüşmelerin sürdüğünü, bunları sonuçlandırmayı hedeflediklerini kaydetti. Faeser, ayrıca Polonya ve Çekya makamları ile sınırlarda ortak çalışma yürüttüklerini, Federal Polis’in düzensiz göçün önlenmesi çabalarının da güçlendirildiğini anlattı.

Muhalefetin ülkede kabul edilecek sığınmacılara üst sınır getirilmesi önerisini “popülizm” olarak nitelendiren Faeser, sığınmacı sorununa kolay bir çözüm bulunmadığını vurgulayarak muhalefete, “Savaş ve terör tehdidi altındaki insanların sırtından kampanya yürütmek gibi yanlış bir yola sapmayın” diye seslendi.

Scholz: Sayılarda çok ciddi artış var

Tartışmaların alevlenmesi üzerine SPD’li Başbakan Olaf Scholz da bir açıklama yaptı. Scholz, Almanya’ya gelen sığınmacı sayısında çok ciddi bir artış olduğunu, bu nedenle özellikle Polonya sınırında yeni önlemler alabileceklerini söyledi.

Almanya’nın savaştan ve baskılardan kaçanlar için iltica hakkını tanımaya devam edeceğine işaret eden Scholz, kaçak göçmenlere karşı ise daha katı tavır alacaklarının sinyallerini verdi.

Olaf Scholz, buraya gelen ancak iltica için koşulları karşılamayanların, burada suç işleyenlerin ise geri gönderilmeleri gerektiğini vurguladı.

AB ülkeleri arasında en çok sığınma başvurusunun yapıldığı ülke Almanya. Yaklaşık 3 milyon 260 bin sığınmacının yaşadığı Almanya’da sadece bu yılın ilk sekiz ayında 204 bin 461 kişi sığınma başvurusunda bulundu. Geçen yıl başvuranların toplamı 217 bin 774 olmuştu.

Üstelik güncel başvuru rakamları, Ukrayna savaşından kaçarak Almanya’ya sığınan yaklaşık 1 milyon 100 bin Ukraynalıyı kapsamıyor. Ayrıca bu yılın sadece ilk sekiz ayında Almanya’ya 70 bin yasa dışı giriş olduğu belirtiliyor.


Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser

Ekonomi küçülüyor, aşırı sağ güçleniyor

Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya bir yandan resesyonla mücadele ederken, diğer yandan göçmen karşıtı, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin hızlı yükselişine sahne oluyor.

Son kamuoyu yoklamalarına göre AfD’nin bu yılın başındaki yüzde 14’lük oy oranı yüzde 22’yi aştı. Böylelikle aşırı sağcı AfD, CDU’dan sonra Almanya’nın en güçlü ikinci siyasi partisi konumuna gelmiş oldu.

Birkaç gün önce açıklanan yeni bir anket, AfD’nin Brandenburg, Thüringen ve Saksonya’dan sonra Mecklenburg-Vorpommern eyaletinde de en güçlü parti konumuna geldiğini ortaya koydu.

AfD’nin oy oranlarındaki bu artış, SPD, Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oluşturduğu Federal Hükümet üzerindeki baskıyı daha da artırıyor.

Bir yandan ekonomideki durgunluğu aşmaya çalışan, yaşlanan nüfusu nedeniyle mühendis, doktor, hemşire gibi mesleki alanlarda artan açığını yurtdışından daha fazla nitelikli göçmen alarak kapatmaya çabalayan Scholz Hükümeti, diğer yandan aşırı sağın söylemlerinde araçsallaştırdığı düzensiz göçmen akınını dizginlemeye çalışıyor.

Bu arayış, aynı zamanda Alman Hükümeti’nin özellikle Polonya ve İtalya ile ilişkilerinde gerilimin tırmanmasına yol açıyor.

Alman Hükümeti, yaklaşık bir hafta önce Dublin Sözleşmesi’nden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçladığı İtalya’dan artık gönüllü olarak Almanya’ya sığınmacı kabul edilmeyeceğini, Avrupa ülkeleri arasında 2022 yılında oluşturulan Dayanışma Mekanizması’nın Ağustos sonu itibariyle İtalya ile askıya alındığını duyurmuştu.

Berlin İtalya’ya restini yineledi

Dublin Sözleşmesi hükümlerine göre ilk olarak İtalya’ya giriş yapıp sığınma başvurusunda bulunan ancak daha sonra yasa dışı yollardan Almanya’ya gelenlerin yeniden İtalya’ya gönderilebilmesi gerekiyor.

Ancak Almanya İtalya’nın bir süredir bu kapsama giren sığınmacıları geri kabul etme yükümlülüğünü yerine getirmediğini söylüyor.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, perşembe akşamı, “İtalya, Dublin geri kabul yükümlülüklerini yerine getirmiyor. İtalya bunu yapmadığı müddetçe biz de yeni sığınmacı kabul etmeyeceğiz” açıklamasını yaparak bir kez daha rest çekti.

İçişleri Bakanlığı da İtalya’nın bu tutumunun, “Almanya üzerinde halihazırda mevcut olan ağır göç baskısını daha da arttığını” savundu.

Dikkatler Polonya’ya çevrildi

Almanya’da gözler aynı zamanda Polonya sınırına da çevrilmiş durumda.

Polonya’da patlak veren vize skandalı, konsolosluklar tarafından rüşvet karşılığı yüzbinlerce kişiye vize verildiği iddiası, Almanya’da da geniş yankı buldu.

İçişleri Bakanı Faeser, Polonyalı mevkidaşı Mariusz Kaminski’yi arayarak, Alman Dışişleri Bakanlığı da Polonya’nın Berlin Büyükelçisi Dariusz Pawlos’u bakanlığa çağırarak, kamuoyuna yansıyan usulsüzlük iddialarının en kısa zamanda aydınlatılması beklentisini iletti.

Verilen vizelerin sayısı, bunların ne zaman ve hangi ülke vatandaşlarına verildiği hakkında da bilgi talep edildi. İçişleri Bakanlığı da Polonya sınırında güvenlik tedbirlerinin artırıldığını duyurdu.

Güvenlik makamlarına dayandırılan bilgilere göre Belarus üzerinden Polonya’ya, buradan da Almanya’ya geçişlerde de yine artış gözlemleniyor. Bunun arkasında göçü bir “hibrit silah” olarak kullanmakla suçlanan Rusya’nın bulunduğuna dikkat çekiliyor.

‘Otokratlar Almanya’yı istikrarsızlaştırmak istiyor’

Thüringen Eyaleti’nin SPD’li İçişleri Bakanı Georg Maier, Rusya ve Belarus’u sığınmacıları kullanarak Almanya üzerinde baskı uygulamaya çalışmakla suçladı. Maier, Alman basınına verdiği demeçte, “Moskova ve Minsk’deki otokratlar Almanya’yı istikrarsızlaştırmak istiyor, bunun için de baskı aracı olarak sığınmacıları kullanıyorlar” dedi.

Maier’ın paylaştığı bilgilere göre Alman makamları Suriyeli sığınmacıların organize bir şekilde Türkiye’den Rusya’ya uçtuklarını, oradan da Belarus üzerinden Polonya ve Almanya’ya geldiklerini tespit etti.

SPD’li siyasetçi artık Rusya ve Belarus’a bunu yapmaya devam edemeyeceklerini göstermek için AB’nin çok daha kararlı bir tutum sergilemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.


Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Almanya’nın da tıpkı İtalya gibi artık “yükü kaldırabilme kapasitenin sınırına geldiğini” söyledi

Steinmeier’den AB’de göç konusunda ortak çözümler çağrısı

Bu arada Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de hafta içinde yaptığı dikkat çekici bir açıklamayla artık AB’de göç konusunda ortak çözümler bulunması zamanının geldiğini söyledi.

Genelde güncel siyasi konularda yorum yapmaktan kaçınan Cumhurbaşkanı Steinmeier, İtalya seyahati vesilesiyle bu tutumunda değişikliğe giderek, Avrupa’ya artan düzensiz göç hakkındaki görüşlerini paylaştı.

Steinmeier, Corriere delle Sera gazetesine verdiği söyleşide, sığınmacılar konusunda Almanya’nın da tıpkı İtalya gibi artık “yükü kaldırabilme kapasitenin sınırına geldiğini” ve yükün kaldırılabilir olmaya devam etmesi için de gelenlerin sayısının azalması gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı, AB’de insani ve sürdürülebilir çözümlere odaklanılması ihtiyacını vurgularken, iltica reformunun daimi bir dayanışma mekanizması öngörmesi gerektiğini, gönüllü dayanışmanın yükün adil paylaşımını sağlamayacağını kaydetti.

Steinmeier, ayrıca Almanya’da sığınmacılar konusunda daha makul ve dürüst bir tartışma yürütülmesini temenni ettiğini de sözlerine ekledi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir